Yalancı Çobanın Gölgesinde Gerçek Habercilik: Doğruluk ve Desteğin Önemi
Son dönemlerde medya ortamında giderek yaygınlaşan bir eğilim, bizleri kadim bir masalın modern bir versiyonuyla yüzleştiriyor: Yalancı Çoban Hikayesi. Hatırlayalım; çoban, can sıkıntısından defalarca “İmdat, kurt var!” diye bağırır, köylüler her seferinde yardıma koşar, ancak ortada ne kurt ne de tehlike vardır. Köylülerin güvenini yitiren çobanın, gerçekten kurt saldırdığında ne kadar bağırsa da kimse ona inanmaz ve çoban sürüsünü kaybeder.
Bugünün dijital haber siteleri de ne yazık ki sık sık bu çobanın durumuna düşüyor. Özellikle tık avcılığı için haberin içeriğiyle zerre kadar ilgisi olmayan, abartılı, yanıltıcı ve “tık tuzağı” (clickbait) başlıklar atarak okuyucuyu siteye çekmeye çalışıyorlar. Kısa vadede trafik ve reklam geliri sağladığını düşündükleri bu yöntem, aslında uzun vadede en değerli varlıkları olan güvenilirliklerini tüketiyor. Defalarca kandırılan, beklentisi boşa çıkarılan okuyucu bir süre sonra bu sitelere karşı kayıtsızlaşıyor, inanmayı bırakıyor ve sonuçta o haber mecrası okuyucunun gözünde “yalancı çoban” statüsüne düşüyor.
Bu durumun en üzücü yanı ise, dürüst ve ilkeli yayıncılığı benimseyen, haberi olduğu gibi veren, kamuoyunu doğru bilgilendirmeyi esas alan yayın organlarının da bu kaotik ortamda mücadele etmek zorunda kalmasıdır. Örneğin, ipekyoluhaber.net gibi siteler ve benzerleri, etik değerlerden ödün vermemelerine rağmen, yalan haberle beslenen bu rekabetçi ortamda, hak ettikleri reklam ve kurumsal desteği alamama sorunuyla karşılaşıyorlar. Reklam pastasının büyük bir kısmı, anlık tıklamalarla şişirilmiş abartılı başlıklı sitelere akarken, doğruyu söyleyen, okuyucusuna saygı duyan dürüst yayıncılar ne yazık ki bir süre sonra ekonomik olarak ayakta kalmakta zorlanıyor ve sessiz sedasız yok oluyorlar. Sonuç olarak, meydan yine “yalancı çobanlara” kalıyor ve bilgi kirliliği daha da artıyor.
İşte tam bu noktada, haber alma hakkını kutsal sayan, doğru bilginin kamusal bir fayda olduğunu bilen her kurumun sorumluluğu devreye giriyor. Basın İlan Kurumu (BİK) ve İletişim Başkanlığı gibi yetkili mercilerin, sadece ilan dağıtımı veya tanıtım süreçlerini yönetmekle kalmayıp, aynı zamanda yayıncılık ahlakını ve etik ilkeleri ihlal eden bu tür yanıltıcı başlık uygulamalarını titizlikle takip etmesi gerektiğine inanıyorum. Güvenilir olmayan, sürekli yanıltıcı başlıklarla yayın yapan siteler için denetim mekanizmalarının işletilmesi ve yaptırımların uygulanması, kamu vicdanının bir gereğidir.
Ancak sadece denetim yetmez. Halkına doğru bilgi sunmayı şiar edinmiş, etik değerlere bağlı kalan ipekyoluhaber.net ve emsali dürüst haber kaynaklarının da kamu ve özel sektör tarafından özellikle desteklenmesi elzemdir. Tıpkı hikâyedeki köylünün dürüst çobanı desteklemesi gibi, bizim de doğruyu söyleyenlere sahip çıkmamız gerekiyor. Bu destek, sadece mali bir katkı değil, aynı zamanda halka doğru bilgi verdikleri için bir takdir ve teşvik niteliği taşımalıdır.
Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir medya ortamıyla mümkündür. Yalana prim verdikçe, doğruyu söyleyenin sesi kısıldıkça, hepimiz o sürüsünü kurtlara kaptıran çobanın kaderini paylaşırız. Gerçek habercilik, doğruyu söyleme cesareti ve bu dürüstlüğün desteklenmesiyle ayakta kalır. Aksi takdirde, hepimiz “kurt geliyor” bağırışlarına kayıtsız kalan yorgun köylülere dönüşeceğiz.

