Uyan Müslüman: Kubbetü’s-Sahra’yı Hedef Alan Yangın Sadece Bir Fotoğraf Değil!

Gündemimizde, bir Siyonist hesabın 30 Kasım 2025 tarihinde, milyonların gözü önünde paylaştığı ve altına tek bir cümle yazdığı o tüyler ürpertici fotoğraf var: Kubbetü’s-Sahra’yı alevler içinde gösteren o görsel ve altındaki o cüretkar not: “ZAMAN GELDİ.”

Bu, sıradan bir internet trolünün hezeyanı ya da uç bir grubun marjinal çığlığı değildir. Bu fotoğraf, 1948’den beri adım adım uygulanan, son dönemde ise gizlenmeye dahi ihtiyaç duyulmayan büyük bir projenin artık saklanmayan yüzüdür.

1948’den beri her on yılda bir haritayı genişleten,

1967’de Kudüs’ü işgal eden,

1990’lardan itibaren Tapınak Dağı’nın altına tüneller kazan,

2021’den beri Mescid-i Aksâ’ya yapılan baskınları “turistik gezi” adı altında normalleştiren iradenin ta kendisidir.

Bugün bize açıkça şunu ilan ediyorlar: “Artık sıra Kubbetü’s-Sahra’da.”

Gazze’de 50 binden fazla şehid verilirken, Lübnan’da Hizbullah’a karşı “zafer” naraları atılırken ve Yemen’de Husiler’e karşı başarı çığlıkları yükselirken, bütün bu askeri ve siyasi “başarıların” final sahnesi olarak Kubbetü’s-Sahra’nın yıkılıp yerine Üçüncü Tapınak’ın dikileceği bir tören hayal ediliyor.

Onlar 100 yıldır planlarını adım adım uygularken, biz 100 yıldır sadece “kınama” metinleri üretmekle yetiniyoruz. Bu pasiflik tablosu acı vericidir:

Suudi Arabistan’da “İbrahimî Dinler Evi” açılışları…

Birleşik Arap Emirlikleri’nde hahamlarla omuz omuza fotoğraf kareleri…

Mısır’da Refah Kapısı’nın hâlâ kapalı tutulması…

Türkiye’de ekranlarda “ateşkes” diye yalvaran yorumcular varken, Köşkte Papa’nın “Talealbedru Aleynâ” ilahisiyle (haşa) peygamber gibi karşılanması

Malezya’da, Endonezya’da milyonluk mitingler, ama tek bir damla petrol ambargosu yok.

Bu iş artık basit bir “Filistin meselesi” değil; bu, İslam’ın ve bütün ümmetin namus meselesidir!

Kâbe’nin gölgesinde namaz kılmak dahi artık polis iznine bağlı hale gelmişken, miraç mekânımız Kubbetü’s-Sahra’yı yakma hayali açıkça ilan ediliyorken, hâlâ “bekleyelim, bir şeyler olur” demek, tarihe karşı işlenecek en büyük ihanettir.

Unutmayın:

1948’de “birkaç köy” dediler, bütün Filistin gitti.

1967’de “sadece birkaç gün” dediler, Kudüs gitti.

Bugün “sadece bir kubbe” diyorlar. Yarın “sadece bir cami” diyecekler.

Ve bir gün uyanacağız ki, Mekke ve Medine hariç elimizde hiçbir kutsal emanet kalmamış.

Bu çağın Firavun’u, Karun’u ve Hâmân’ı aynı safta toplanmış durumda. Onların tanrısı hız olabilir; ancak bizim Rabbimiz sabır ve strateji sahibidir. Ama sabır, pasiflik demek değildir. Strateji, sessizlik demek değildir.

Kubbetü’s-Sahra alevler içindeyken sosyal medyada “hashtag” açmak artık yetmez.

Ya boykotlar başlayacak, ya ambargo uygulanacak, ya da diplomatik ilişkiler kesilecek. Milyonlar meydanlara inmedikçe, petrol vanaları kapanmadıkça ve hava sahaları İsrail uçaklarına kapatılmadıkça, o fotoğraf sadece bir “paylaşım” olmaktan çıkıp, acı bir gerçeğe dönüşecek.

“Zaman geldi” diyenlere karşı bizim de bir cevabımız olmalı:

Hayır, zaman sizin değil. Asıl zaman, ümmetin topyekûn uyanış zamanıdır!

Ve o gün geldiğinde, Kubbetü’s-Sahra değil, Siyonizm’in karanlık hayalleri alevler içinde kalacak, inşallah.

Uyan Müslüman. Daha fazla vakit yok.

https://x.com/avavidan/status/1995543985671037267?t=WIlO-7AkuY7phu-npkXo-w&s=08

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: