Papa Ziyareti ve Düşündürdükleri

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Papa’nın Türkiye ziyareti, resmi devlet protokolleri açısından normal bir devlet başkanının ziyareti çerçevesinde ele alınsa da, beraberinde getirdiği bazı uygulamalar ve hassasiyetler nedeniyle kamuoyunda, özellikle de muhafazakâr Türk halkı nezdinde derin tartışmalara ve düşündürücü tepkilere yol açmıştır.

Papa, Vatikan Şehir Devleti’nin başkanı olarak resmiyette bir devlet başkanı statüsüne sahiptir. Bu sebeple, Türkiye’ye gelişi sırasında diğer devlet başkanlarına uygulanan en üst düzey devlet protokolünün uygulanması son derece normal ve gereklidir. Bu diplomatik zorunluluk, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası ilişkilere verdiği önemin bir göstergesidir.

Ancak meselenin asıl tartışma yaratan yanı, Papa’nın aynı zamanda dünyadaki Katoliklerin ruhani lideri olması ve bu kimliğin ziyaret sırasında öne çıkmasıdır.

Ziyaretin diplomatik çerçevesinin ötesinde, daha önce Türkiye’de örneğine rastlanmayan veya izin verilmeyen birtakım ruhani ayinlere imkân tanınması düşündürücüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin, inanç özgürlüklerine saygı çerçevesinde hareket etmesi temel bir haktır. Fakat bu tür izlerin, yüzde 99’u Müslüman olduğu düşünülen halkın hassasiyetleri ile nasıl dengelendiği sorusu akla gelmektedir.

Ziyaretin en çok tartışılan ve en büyük hassasiyet yarasına yol açan kısmı ise Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeki karşılama töreninde yaşananlardır.

Cumhurbaşkanlığı gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden en üst düzey kurumda, Papa’nın karşılanışı sırasında icra edilen performanslar ve seçilen semboller, Müslüman Türk halkının inanç kodlarına aykırı düşmüştür. Özellikle Hz. Peygamber Efendimizin Medine’ye hicretinde söylenen ve Peygamber efendimize özel olan ilahi (Tala’al Bedru Aleyna) ile adeta (haşa) bir peygamber gibi karşılanması, kabul edilemez bir benzetme olarak algılanmıştır.

Ayrıca bu ilahiyi seslendiren sanatçılara giydirilen, kimi çevrelerce Rahibe kıyafetlerine benzer görülen kostümler de tepkileri artırmıştır.

Türkiye gibi Müslüman kimliğini tarihsel ve kültürel derinlikte taşıyan bir ülkede, devletin zirvesinde gerçekleştirilen bu tür sembolik eylemler, sıradan diplomatik nezaket kapsamının çok ötesine geçerek, halkın inanç değerlerine ve manevi mirasına yönelik bir dikkatsizlik ve saygısızlık olarak algılanmaktadır.

Bu tür olaylar, yalnızca protokol hataları olarak geçiştirilemez. Bunlar, devletin milletinin hassasiyetlerini ne denli önemsediği ve manevi değerlere ne kadar sahip çıktığı konusunda bir sınavdır. Türkiye’nin itibarını korumak, sadece diplomatik ilişkilerle değil, aynı zamanda kendi kültürel ve inançsal kimliğine gösterdiği özenle de mümkündür.

Bu hassasiyetler göz ardı edildiği sürece, muhafazakâr halkta açılan bu derin yaraların iyileşmesi kolay olmayacaktır.

Aynı olayın bir CHP iktidarında yaşandığını varsayarsak, şu anki iktidara oy veren seçmen ve yine şu anki iktidarı her şartta destekleyen gazete ve Televizyon manşetlerinde neler olacağı yorumunu siz değerli okuyuculara bırakıyorum.

Kalın sağlıcakla…

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail
0Shares

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: